11 Temmuz 2012 Çarşamba

Yakar Top: Flamenko

Flamenko

Yürüdükçe vakurla, eteğin rüzgârından kırmızı notalar yayılıyor. Hesaplaşmanın tıkırtısı başlıyor Kastanyetlerde. Vücudunu saran siyah kadifeden isyanı dökülürken macho’nun, örtüyor üzerine dantela şalını hembra ve dilleniyor ayakları. Topukların yeri her öpüşünde, gözlerden yol bulan aşk'ın raksı, zemheri soğuklarını harlıyor. Küstah bir tebessüm beliriyor kırmızı dudakta, el kaldıran kaşıyla. Vuruşurken duyguların en ham halleri, yılan kıvrılmalarına saklanmış karanlık yollarda yürüyorlar sağa sola, ileri geri. Öfkeleri, burun kanatlarında bir kabarıp bir sönse de, kavranmayı bekliyor yine davetkârlığında ince bir bel. Bazen eğilirken baş,  göğüs kabararak barikat kurar, yenilgi dehlizlerinde yuvarlanmalara karşı. Tutunup, yaklaşıyorlar aşk’ın hüzün bahçesine, sabah rüyadan uyanacak olsalar da. Kastanyetlerin tıkırtısı hafiflerken, öfkeleri diniyor, saat duruyor. Hembra’nın gülü düşüyor saçından, ayaklarının dibine. Macho eğilirken güle, dinginleşiyor tüm duygular.
(İsra Doğan )

10 Temmuz 2012 Salı

Gözbebeği

"İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür.Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka "gözbebeğim" diye hitap edilir."
(Elif Şafak, Mahrem)